Pekin’de dört gün devam eden müzakereleri sonlandıran Suudi Arabistan ve İran yetkilileri, ortak bir belgeye imza attı. İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Shamkhani, Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Musaid Al Aiban’ın imza attığı belge Çin yetkililerinin de katıldığı bir toplantıyla dünyaya duyuruldu. İmzalanan belgeyle, iki ülkenindiplomatik ilişkilerini sürdürmeye ve önümüzdeki iki ay içinde büyükelçiliklerini yeniden açmaya karar verdiği açıklandı.
7 yıllık bir aradan sonra imzalanan belgenin yaşama geçirilmesi, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen ve bir bütün olarak Ortadoğu’daönemli etkiler yaratacaktır. Yayınlanan belgede, “iki ülkeyi birleştiren kardeşlik bağları çerçevesinde aralarındaki anlaşmazlıkları diyalog ve diplomasi yoluyla çözme arzusunun” Çin Devlet Başkanı XiJinping’in İran ve Suudi Arabistan arasında “iyi komşuluk ilişkileri geliştirmeyi” amaçlayan girişiminin bir sonucu olduğu belirtildi.
Ortadoğu’daki politik ve askeri sorunlardan uzak durma tutumuyla tanınan Çin’in bu inisiyatifi geliştirmesi, geçtiğimiz haftalarda Rusya Ukrayna savaşını sona erdirmek amacıyla sunduğu barış inisiyatifiyle birlikte düşünüldüğünde, Çin’in uluslararası meselelerde daha aktif bir pozisyona doğru yöneldiği söylenebilir.
Hafta başında Londra’da açıklamalar yapan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı bir soruya, “Çin bizim en büyük ticaret ortağımız. Aynı zamanda pek çok ülkenin de en büyük ticaret ortağı. Bu da başa çıkmamız gereken bir gerçek. Çin bizim için pek çok alanda önemli ve değerli bir ortaktır. Pek çok sektörde mükemmel çalışma ilişkilerimiz var. Ancak her zaman söylediğimiz ve tekrarladığımız üzere, kendi çıkarlarımıza bakacağız. Ve bu çıkarlarımızı hem batıda hem de doğuda arayacağız.” Yanıtını vermişti.
Müzakerelerin Pekin’de gerçekleşmesi ve açıklamanın yapıldığı masada Çin’in en üst düzey diplomatının bulunması, Batı basınında Suudi Arabistan’ın “Batı’dan daha bağımsız bir dış politikaya yönelmesinin” bir işareti olarak yorumlandı.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan yaptığı açıklamada, “İran ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin normale dönmesi iki ülkeye, bölgeye ve İslam dünyasına büyük imkanlar sunacak.” dedi ve komşularla iyi ilişkiler kurulmasının İran hükümetinin dış politikasının “kilit ekseni” olduğunu ve bu politikanın doğru yönde ve güçlü bir şekilde ilerlediğini belirtti.
Geçtiğimiz Aralık ayında Suudi Arabistan’ı ziyaret eden Çin devlet başkanı Xi, Körfez ülkeleri ile yapılacak petrol ve ticaretinde Yuan para biriminin kullanılması için çalışma başlatacaklarını duyurmuştu. Xi’nin ziyaretinde yayınlanan Riyad Bildirisi’nde, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’nin desteklenmesi, taraflar arasında ortaklığın pekiştirilmesi ve bir sonraki zirvenin Pekin’de düzenlenmesi kararları alınmıştı.
Uzun yıllardır Amerikan emperyalizmini eksen kabul ederek Ortadoğu’da İsrail’in örtülü müttefiki konumunda olan Suudi Arabistan’ın böylesi bir yöneliş içine girmesi en fazla İsrail’i rahatsız edecektir. İsrail’de son seçimi kaybederek muhalefete düşen eski başbakan YairRapid, “Suudi-İran anlaşmasının İsrail’in İran’a karşı bölgesel savunma duvarını ortadan kaldıran tehlikeli bir gelişme olduğunu” söyledi. Rapid’den önceki başbakan Naftali Bennet ise bu gelişmenin “İsrail için çok ciddi ve tehlikeli” olduğunu ifade etti. Bu gelişme “İran için politik bir zaferdir” diyen Bennet’e göre, Suudi İran yakınlaşması “İran’a karşı bölgesel bir koalisyon oluşturma çabalarına ölümcül bir darbe vuruyor.”
Bu gelişmeyi daha geniş bir bağlam içinde ele almak ve küresel düzeyde yaşanan jeo-stratejik kaymalar içine yerleştirmek gerekiyor. Suudi Arabistan Ukrayna savaşı nedeniyle Batı’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara katılmadı. Bu süreçte Rusya ile ticaretinde bir artış yaşandığı çeşitli haberlere konu oldu. ABD Çin’e karşı tutumunu sertleştirip, Çin karşıtı ittifakları tahkim ederken, Suudi Arabistan Çin’le ilişkilerini geliştirip ABD’nin tutumuna mesafeli durdu.
Suudi Arabistan’ın bu yönelişinde dünyada değişen güç dengeleri belirleyici bir etkiye sahiptir. Son birkaç yılda Suudi Arabistan içlerine yönelen füze saldırılarının, Aramco tesislerini vuran füzelerin etkisini de kaydetmek gerekir. Bu füze saldırıları Amerikan güvenlik garantilerinin pek de fazla etkili olmadığını gözler önüne sermiştir.
İsrail’in eski başbakanlarının ifadeleri, bu gelişmenin önemini vurguluyor. Ortaya çıkan tablo, aynı zamanda Çin’in dünya meselelerinde etkin bir aktör olarak öne çıkma niyetinde olduğunun bir göstergesidir. ABD emperyalizmi bu durumdan çok rahatsız olacaktır. İsrail yönetici seçkinlerinin huzursuzluğuyla ABD’nin rahatsızlığı bir araya geldiğinde; bölgede yeni provokasyonların ortaya çıkması kuvvetle muhtemeldir.